TERK DEPRESYONU

“Anne çocuğuna sağladığı duygusal yakıtı keserse (libidinal enerji), çocuk terk depresyonu yaşar. Bir organını veya uzvunu kaybeden birey ne kadar acı hissederse, terk depresyonu yaşayan bebek de o düzeyde bir acı hisseder.”
J.F MASTERSON

Aşk acısına dayanamayan, ayrılamayan, gidemeyen, yas yaşayamayan, kısacası tüm kayıplarda patolojik tepki verenlerin terk depresyonu yaşamış olma ihtimali yüksektir.

Masterson’a göre terk depresyonu, ortaya çıkmakta olan benliğin nesne desteğinden yoksun kalmasıdır.

İnsan yavrusu dünyaya geldiğinde tek tanıdığı, bildiği annesine sıkı sıkı tutunur. Annenin ruhsallığı bebeğe akar, bebeği besler ve bebeğin kendi ruhsal aygıtı oluşmaya başlar. Bebek bağlı doğduğu annesinden ayrışmayı arzular. Gitmek, keşfetmek ister ancak annesinin ortadan kaybolmayacağını bilmeye de ihtiyaç duyar. Anne, bebeğin bağımsız hareketlerine izin verirken her zaman, duygusal yatırımla onun yanında olduğunu hissettirmelidir. Giden çocuk olmalıdır, anne değil.

Ama bazen anne kendi patolojisi nedeniyle bebeğin ayrışmasına, bağımsız hareket etmesine, yani kendi olmasına izin veremez. Bazen bu; ‘dediğimi yapmazsan seni sevmem’, ‘başkasının annesi olacağım’ gibi hepimizin kulağına yanlış gelen çiğlikte olur. Bazen, zarar görür endişesi ile çocuğun bütün spontan hareketleri annenin kontrolcülüğü ile budanır. Bazense çocuk annenin düşüncesi dışında hareket ettiğinde, bütün duygusal talepleri annenin suskunluğuna çarpar. Anne çocuğa bakmaz, onunla konuşmaz, onu görmez. Çocuk büyük bir küskünlükle baş başa kalır.

Bazen ise durum çok daha bilinçdışı bir süreçte gelişebilir. Annenin de farkında olmadığı bir şekilde; anne kendi yokluğu üzerinden çocuğu korkutarak, onun muhtaçlığından zevk alır.

Hangi şekilde olursa olsun aslında çocuk, ayrışamazsın, kontrolümden çıkamazsın sakın ‘kendin olma’ mesajını alır.

Peki terk depresyonunda çocuk ne hisseder?

Terk depresyonuna, anksiyeten farklı olarak anguaz duygusu hakimdir. Anguaz’ı; anksiyeteye ızdırap duygusunun eşlik ettiği hal diye tanımlarsak, çocuğun terke düştüğünde, ölümle burun buruna kalma anına benzer bir duygu yaşadığını söyleyebiliriz.

Bu denli yoğun bir ızdırap duygusuyla baş başa kalan çocuk, bu duygudan kurtulmanın yollarını arar. Bakar ki ne zaman spontan davrandı ne zaman ayrışmaya kalktı yani ne zaman kendisi olmaya cüret etti o zaman annenin terkiyle tehdit edildi. Çocuk, bu döngüden çıkmanın tek yolunun kendi olmaktan vazgeçmek olduğunu öğrenir.

Öfke, panik, depresyon, suçluluk, utanç ve kocaman bir boşluğu da içinde barındıran ‘terk depresyonundan’ korunmak için sahte kendilik ilmek ilmek örülmeye başlar. İncinmiş ve terkedilmiş benlik, sahte benliğin güçlü ama tahrip edici savunmalarıyla ayakta kalmayı öğrenir.

Bundandır ne zaman herhangi bir nesneden ayrılık durumu yaşasa, bu ayrılık ona kadim öyküdeki ızdırabı hatırlatır.

                                                                                                 Psikolog Dilek EKEN

3 hakkında “TERK DEPRESYONU” görüş

  1. Hocam harikasiniz ya, harikasiniz, blogunuza girdim çıkamıyorum simdi😊çok teşekkürler çok sagolun hocam⚘⚘⚘⚘

  2. Gece gece ağlayarak okudum yazınızı…gerçekten ne kadar acı çektiğimi ve bu acının ne şiddette olduğunu anlayan yine psikoloji ve psikologlar..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir