HAYIR MI DESEM? DİYEMEM Kİ…

Hayır demek ve kendi alanın sınırlarını çizmek öyle kolay değil ve herkes için zor bir deneyim. İncitmemeye gayret, mutlu etmeye çaba oldukça insani bir ihtiyaç elbette. İlişkilerin derinleşmesi için gerekli de ayrıca. Ama nedendir ki bazılarımız için bu iş, altından kalkılamaz derecede karmaşık, yorucu ve yönetilemezdir. Kişi hayır dediğinde ortaya çıkacak olan stresi yönetemez, olumsuz yanıt almaktan ölesiye korkar, suçluluk ve vicdan azabı gibi duyguların altında ezilmiş hisseder. Sınır koymakta ve hayır demekte bu denli zorlanan kişilerin derinlerindeki kök inançlarına bakınca karşımıza “değersizlik” duygusu çıkar. Oldukça eski bir öyküsü olan bu inanç, hatırlanmayan dönemin mirası olarak bizim yaşantımızı yönetmeye başlar.

Çocukluğumuzda; başardığımızda ödüllenmiş, başaramadığımızda cezalandırılmış isek performans odaklı sevileceğimiz inancı ile kendimizi sürekli başkalarına hizmet eder buluruz. Sadece başarı elde ettiğimizde değerli hisseder, başarısız olduğumuzda ise değer ve sevgiyi haketmediğimize inanır ve hatasız olma çabasıyla maksimum performansın peşine düşeriz.

Hayır demekten korkan kişiler, muhatabının üzülmesinden yoğun kaygı duyar. Kişinin arkeik inancına göre, karşısındakini kırar ya da kızdırırsa, muhatabı onu sevmekten vazgeçer ve en korktuğu şey olan terk edilmeyle yüzleşmek zorunda kalır. Kişinin kendilik algısı olumsuz olduğundan inancı da terk edilme yönünde olur. Aslında diyebiliriz ki kişinin karşılaştığı her talepte terk travması tetiklenmiş olur.

Kişi içinden hayır demek geldiği halde evet diyerek, “mış gibi” yaparak, ilişkiyi korumayı, değer görmeyi ve terk edilmemeyi amaçlasa da bu ilişki gelişime kapalı olduğu için çoklukla sonlanır.

Bazen de hayır diyememenin altında baskıcı ve kibirli ebeveyn tarafından büyütülme yatar. Kişi kibirli ve baskıcı görünmekten kaçınarak aslında yara aldığı ebeveyni ile özdeşimden kaçınmış olur. Bu görüntünün aksi olduğuna inandığı hoşgörülü ve tavizkar davranışa fazlaca yaklaşarak ebeveyninden uzaklaşmaya çalışır. Hayır dediği her an ortaya çıkacak olan cezalandırılma korkusu, yalnız kalma korkusu ve utanç kişinin kendi sınırlarını ihlal etmesine neden olur ki zaten sınırları olması gerektiği kendisine fazlaca kibirli görünmektedir.

Birilerine söylenen her evet başkasına söylenecek hayır anlamına gelir zira insanın yapıp edebilme gücü muhakkak ki sınırlıdır. Hayır diyememenin altında çoklukla terk edilme korkusu olduğuna göre hayır demekten korkan kişi hayır deme ve işgalden kurtulma hakkını genellikle kendinden daha güçsüz gördüğü ve kendisini terk edemeyecek olanda kullanır. Bu çoklukla kişinin kendi çocukları ya da değer gördüğü yakın çevresi olur. Kapı yine değersizlik duygusuna çıkar. “Bana değer verdiğine göre beni terk etmez onun için çaba harcamama gerek yok” düşüncesi kişinin enerjisini yakın çevresinden esirgemesine neden olur. Kişi, asıl sorumluluk alanlarını ihmal pahasına kendini diğerlerinin hizmetine sunar.

İlişkilerde sevilen öteki için çaba göstermek, emek edip şefkatle sevmek, kendinden vermek ve verdikçe çoğalmakta; pay etmek ve paylaşmakta elbette sorun yok. Sorun sanırım yine kendin olamadığın ilişkilere abartılı şekilde yapışmaya çalışmakta. Fazla tevazu da büyüklenmeci tavrıyla kibre çok yakın değil midir? İki durumda da özne kırılmamak için sahi olandan saklanır. Zira fazla olan her şey içinde zıttını barındırır.

 

Psikolog Dilek EKEN

4 hakkında “HAYIR MI DESEM? DİYEMEM Kİ…” görüş

  1. Şu yazının verdiği aydınlanma 3, 4 seansa bedel. Kaleminize sağlık…

    1. Bende hayır diyemiyorum hocam, dediginiz gibi değersizlik duygusundan kaynaklandığını düşünüyordum.. ancak yazınızın son kısmından hiç bakmamıştım kendime.. Çok değerli bir yazı hocam.. çok teşekkürler❤❤

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir